Rizeliler Dergisi | Rizeliler.com

Zeki MAYİ
Rizeliler Dergisi (Nisan 2013)
Röportaj

RİZE’NİN SORUNLARINI EN YAKINDAN BİLEN İSİM

Röportaj : Rizeliler Dergisi (Nisan 2013)

Rize’de doğup Rize’de yaşayan biri olarak, Rize’nin sorunlarını en iyi bilen ve uzun siyasi hayatı boyunca Rize’ye hizmetlerde bulunan Zeki Mayi MHP Rize İl Başkanlığı sürecini ve sonrasında neler yaptığını bizle paylaştı.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

1950-60’ların Türkiye’sinde Rize’nin ekonomik anlamda zor şartlar altın olması dolayısıyla Rize’den göçler yaşandı. O zaman ki çay sektörü bugün ki kadar gelişmemişti. Babam o göç döneminde; İstanbul’da kunduracılık yapıyordu. Ben İstanbul’da doğdum. Daha sonra çay fabrikalarının hayata geçmesiyle birlikte Rize’de yeni bir sektör oluşmaya başladı ve Rize Anadolu’ya verdiği göçleri geri aldı. Rahmetli babamda Rize’nin ilk çay fabrikasında işe başladı. İlkokulu bitirdikten sonra Zihni Derin Ortaokulu’na başladım. O dönem siyasal hareketlerin yeni oluştuğu bir dönemdi ve bende kendimi bu siyasi hareketlerin de içinde bulduğum için okuldan ayrılmak zorunda kaldım. 13 Eylül’ün zor şartlarında askerlik görevini tamamladım. Rize’ye geri döndüğümde çay ocağı açtım. Oradan taksiciliğe başladım. Oradan araba kuaförlüğüne başladım. Hayatım ekonomik anlamda hem mücadeleyle geçti. En son araba kuaförlüğünden arama kiralama işine dönüştürdük oradan da inşaat işine girdik.

Küçük denecek yaşta siyasi bir yapının içinde yer almışsınız. İl başkanı olana kadar hangi görevlerde bulundunuz?

Bahsettiğim dönemde Ülkü Ocakları’nda il başkanı olarak görev almaya başladım. Rahmetli Başbuğumuzla beraber Ülkü Ocakları başkanlığına başlayarak, ticari hayatımı da sekteye uğratmak zorunda kalarak, siyasete devam ettim. Ocak başkanlığı bölge başkanlığı il başkanlığı görevinde bulundum. Karadeniz bölgesi başkanlığında yer aldı. Ocakta uzun yıllar mücadele ettik. 12 yıl yani 4 dönem seçimle gelen, delegenin iradesiyle gelen MHP’de de çok nadir olan il başkanlarından birisiydim.

En son seçildiğiniz kongredeki oy oranı neydi?

En son kongrede ilk kongrede mevcut il başkanlarının yaptığı listede, kendi çıkarttıkları adaylarının karşısında kongre yaptık. Onların yaptığı kongreyle karşımıza rakip çıkamadı. Bundan evvelki kongrede bir aday çıktı. 650 delegenin 25 tanesinin oyunu aldı. Geriye kalan oyu da biz aldık. 6-7 ay oldu il kongresi yapılalı ve bu kongreye katılan 350 delege vardı. Zaten tek aday vardı ve rakip yoktu. Zaten tek aday olduğu için insanlarda kongreye itibar göstermiyorlar. Katılanların neredeyse tamına yakınının oyunu alarak 4. dönem il başkanı seçildim. Zaten sizi seçmen sevmiyorsa tabanda sevmiyor demektir.

4 dönemdir seçildiğiniz Rize İl Başkanlığı göreviniz şuan devam etmiyorsunuz. Bunun nedeni nedir?

Özellikle benim için bu konu çok hassas. Uğrunda savaştığımız bütün değerleri yok sayarak bütün değerlerin içerisini boşaltan bir durumdur. Rize’nin sosyal kültürel yapılanmasında dik duran, Rize’nin ihtiyaçlarını sürekli öne çıkaran, siyasi bir kimliktik. Önümüzdeki en problemli süreç Çaykur’un özelleştirilmesidir. Ben ve ekibim bu sürecin önünde büyük bir engeldik. 2009 yılında Çaykur’un özelleştirilmesine imza atıldığı halde buna engel olduk. Biz bunu tanımadığımız söyledik ve ille de bu yasayı çıkartacaksak revize edelim dedik. Ama şimdi ruhsatsız çaylıkların ruhsatlandırılmasıyla ilgili bir yasa çıkarttılar. Bu bizim istediğimiz revizelerden biriydi. Milliyetçi Hareket Partisi değişim isteyen illere tek tek kapısına kilit vuruyor. Genel başkanlıkta bir değişim istedik diye, sen istifa et ben seninle çalışamıyorum, deme şansın yoktur. Benim yaptıklarımı değerlendirmiyorlar. Rize’de MHP’yi temsil edip etmediğime bakmıyorlar.

“Çayımızı özel ürün statüsüne sokmak istiyoruz.”

Bundan sonraki süreçte neler yapmayı planlıyorsunuz?

Bundan sonraki süreci üç alanda değerlendirelim. Hareketin genel alanında bir mücadele platformu oluşturuyoruz. 7 il başkanı bir komite oluşturduk. Bu ekiple beraber var olan sıkıntılara karşı hukuki boyutta hakkımız arıyoruz. Delegeliklerimizin düşmesi söz konusu. Bununla da ilgili bir dava açacağız.  Birinci ayakta Türkiye genelinde yedi kişilik il başkanı ile birlikte bir mücadele platformu oluşturduk. İkincisi, il ekibinin il bölgesini kapatılması suretiyle 12 iki tane ilçenin 10 ilçesi yönetim kuruluyla birlikte istif etti. Bu yapılan haksızlığa zulüme karşı geldiler. Bu arkadaşlarla birlikte acı ve tatlı günlerimizde birlikte olmak üzere yollarımıza devam edeceğiz. Yarın neler olacağını da şartlar belirleyecek.

Şu anda herhangi bir siyasi parti çatısı altında değilsiniz. Ama bu sizin Rize’nin sorunlarına duyarsız kalmanıza neden olmuyor.

Biz Rize’nin çocuklarıyız. Rize’de doğduk ve Rize’de yaşıyoruz. Rize’nin tüm sosyal kültürel sorunlarını biliyorum.  Sahibi olduğum Fırtına Gazetesi’nde Rize’nin havaalanı sorunundan, liman sorununa, Ovit İspir yolundan yeni gübre fabrikaları yapılmasına kadar ekibimizle birlikte çalışıyoruz. Soru ve çözüm önerilerimizle birlikte, MHP çatısı alında olmasam bile eski bir siyasetçisi olarak, Rize’nin çocuğu olarak, her türlü mücadeleme devam ediyorum.

Sizce Rize’nin ihtiyaçlarına cevap veren siyasi bir yapı nasıl olmalıdır?

Yönetim kurulu sayısının 40 kişi olduğunu kabul edelim. Siyasette bir literatür vardır. 25 kişilik bir kadroyu gelenekçi yaparsınız. Bu gelenekçi kadro hareketin omurgası olur ve bir hareketin sevk ve idaresini bu omurgaya taşırsınız. Arkanızı da döndüğünüzde rahat uyursunuz. Diğer 15 kişiyi de diğer siyasi oluşumlardan toplar onun içerisine serpiştirirsiniz. Bu da bakıldığı zaman tabana da hoş görünür ve sırıtmaz. Böyle bir siyasi yapılanma gerekirken, Devlet Bahçeli’nin Rize’deki yeni siyasi yapılanmasının içinde, tahminen 40 kişinin içinde gelenekten gelen 4 ya da 5 kişi var. Bu siyasi yapıdan Rize’nin ihtiyaçlarına cevap veren bir yapı çıkmaz. Güzel bir vitrin ortaya çıksa da kısa zamanda bozulan bir yapı ortaya çıkar.

Bu durumda Rizelilerin ne yapması lazım?

Rize’de hep başbakan merkezli bir siyaset olmuş. Bu yüzden hiçbir Rizeli, başka bir siyasi partiyi yakın takibe almamış. Rize’de yetişmiş, gerçekten güzel işler yapan siyasetçiler var. Bizim insanımız bu insanları desteklerken aman kimse duymasın görmesin mantığıyla davranıyorlar. Bu da Rize’de muhalefetin olmamasına neden oluyor. Rekabetin olmadığı yerde kalite olmaz. Dolayısıyla vatandaşlar bazı konularda, iktidar partisi ne der kaygısıyla sessiz kalabiliyorlar. Düşünün ki Rize’de üniversitede kurulacak ve nereye kurulacağı tartışılıyor. Şehrin göbeğindeki bir fabrikayı yok edip onun yerine bir üniversite kuruluyor. Halbuki üniversiteyi yukarılara taşısanız şehre bir şehir daha katmış olursunuz.

“Rize’yi kara yollarından çıkarıp demir yoluna ve hava yoluna açmak lazım.”

Rize’nin eksikleri nelerdir sizce?

Bugüne kadar iki başbakan çıkarmış bir ilçeyiz ama bunun Rize’ye pek yararı olduğunu düşünmüyorum. Limanımız bir barınak halinde. Süleyman Demirel zamanında yapılmış bir fabrika var bu kadar. Rize, karayoluna mahkum bırakıldım. Erzincan üzerinden Trabzon’a bir demiryolu hattı geliyor ama Rize bu işin içinde yok. Rize’de havaalanı ihtiyacı zaruri oldu. 550 bin Rizeli Trabzon havaalanını kullanıyor. Rize’yi karayollarından çıkarıp demir yoluna ve hava yoluna açmak lazım. Başbakan Sürmene’de lojistik ambar yapacaklarını açıkladı ve bu yapılan ambardan yurtiçine yurt dışına gönderileceklerini söylüyor. Lojistik ambarın kendi coğrafyası içine alınmasını sağlamasını lazım ki Ovit İspir yolu anlamlı olsun. Ovit İspir yolunun faaliyete geçmesi demek, barınağın liman olması demek.  Oradan gelecek ürünlerin Rize limanı üzerinden Kafkasya’ya ulaşması demektir.

Çay konusunda da çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Bu konuda neler yapılmalı?

Çayla ilgili bir yapılması gereken şey bir çalıştay oluşturulmasıdır. Bu çalıştayın içinde siyasi partilerden ve sivil toplum kuruluşlarından birer temsilci olmak suretiyle, bundan geçimini sağlayan insanlar da dahil olarak çözüm yolları oluşturmak lazım. Çayımız şu anda ciddi bir tehdit altında. Çayın gerçek kimliğine kavuşturmak için Dünya Ticaret Örgütü’nün yaptığı görüşmeler var. Çayla ilgili olarak 1-2 sene önce Hongkong’da yapılan görüşmede özel ürün statüsü tartışıldı. Burada çay üretici ülkeler arasında %45 gümrük vergisi uygulayan tek ülke Türkiye. Diğer ülkeler 2,5 ile 25 oranında vergi uyguluyorlar. Böyle olunca küresel anlamda bizim çayımız değerini yitiriyor. Dünya Ticaret Örgütü, eğer siz vergi oranını düşüremiyorsanız çayınızı özel ürün statüsüne alın diyor.

Çayın özel ürün statüsüne alınması ne demek oluyor?

Çayın sadece Türkiye’nin sadece bu bölgesinde yetiştiğini kanıtlarsak bu ürün özel ürün statüsüne girebiliyor. Bizde çayı bu kategoriye sokmak istiyoruz. Türkiye buğdayı ve pamuğu özel ürün statüsüne aldırmak istiyor. Ama bu ürünler içinde çay ve fındık yok. Ben bununla ilgili bir çalışma yaptım. İmza kampanyası başlattım. Başbakana da mektup yazdık. Çay, özel ürün statüsüne alındıktan sonra yapılacak bir çay yasasıyla çay sorunu çok rahat bir şekilde çözülebilir

Özel ürün statüsü önemli ama birde kaçak çay sorunu var. Çayımız kaçak çayla kıyaslanıyor.

Eskiden kaçak çayı Güneydoğulu vatandaşlarımız içerdi. Şimdi ise Türkiye’deki bütün işletmelerde harman şeklinde kaçak çay satılıyor. Türkiye’de emniyet genel müdürlüğünün yaptığı bir açıklamada Türkiye’de kaçak çayın en yoğun olduğu bölge Batman, Siirt ve Rize. İlk üçte yer alıyoruz. Bu çok ciddi bir meseledir. Rize, çayın imal edildiği bir yerdir. Dolayısıyla kaçak çay üretim yapıldı diyip harmanın içine katılıyor. %90’ı bu şekilde yapıyor. Böylece maliyet düşürülüyor. Kaçak çayın maliyeti de çok düşük.

Kaçak çayın maliyeti neden daha düşük?

Türkiye’nin ithal ettiği bütün çaylarda 2010 yılına kadar mikrobiyolojik değerler aranıyordu. 2010 yılında Türkiye’nin tarihinde ilk defa özel sektörün elinde ve Çaykur’un depolarında çay çok düşük stoklarda kaldı. Neredeyse özel sektör yok sattı çayı. Bende vatandaşa stokların azaldığı ve çaylarını satmamaları için bilgi vereceğim sırada ithal edilen çaylarda koliform değerine bakmak kaldırıldı. Koliform demek insan dışkısı demektir. Buda Türkiye’nin dışında Çin, Hindistan, Sri Lanka gibi çay üreten ülkelerde çok yüksek. Hele de İran’da bu oran oldukça yüksek. Dolayısıyla koliform değerini göz ardı edince İran çayının maliyeti 3,5 liraya gelirken bizim çayımızın maliyeti 7 liraya geliyor. İran çayını çok yaygın bir şekilde Türkiye’ye sokuyorlar.

Son olarak sormak gerekirse Rize için bugüne kadar yapılan faydalı projeler hangileriydi ve bundan sonrası için neler yapılmalı?

Güney Yolu Projesi, Ovit İspir yolu, kentsel dönüşüm çerçevesinde Yeniköy Mahallesi’nde Toki’nin başlattığı projeler zaman içerisinde Rize’ye değer katacak projelerdir. Bunun yanında Rize’de işsizliği önleyecek tedbirlerin alınması anlamında bazı çalışmalar yapılması lazım. Rize’de tersaneyle ilgili çalışmalar yapılabilir. Bir kafein fabrikası oluşturulabilir. Müthiş bir sektör olan turizm geliştirilebilir. Sahil bandımız çok harika. Sahilde birkaç tane sosyal tesis yapılıp orada atma türkü kültürünü hayata geçirilebilir. Taka kültürümüz var. Sahilde bu taka kültürü geliştirilebilir. Birçok şey yapılabilir ama maalesef Rizeli siyasetçiler bunlarla ilgilenmiyorlar.

Videolar
İletişim Bilgileri
Web Sitesi
E-Posta
Adres
Telefon
Etiketlerİş Adamı, Nisan 2013, Rizeliler Dergisi, Röportaj
Sosyal Medya Bağlantıları