Rizeliler Dergisi | Rizeliler.com

Metin KÜLÜNK
Rizeliler Dergisi (Kasım 2012)
Röportaj

ŞAİR EĞİTMEN SİYASETÇİ AYNI ZAMANDA RİZELİ

Röportaj : Rizeliler Dergisi (Kasım 2012)

Halkın desteğini alarak 2011 tarihinde yapılan genel seçimler sonucunda 24. dönem milletvekili olan Metin Külünk başarılı bir Rizeli siyasetçi. Halen Türkiye-Tunus Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanlığı görevini yürütmekte olan Külünk 1960 yılında Rize’nin Güneysu ilçesinde dünyaya gelmiş. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitiren Metin Külünk 1984 yılında dış ticaret alanında iş hayatına atılmış. AK Parti İstanbul teşkilatının kurucularından olan Külünk 2002-2006 seneleri arasında AK Parti İstanbul il yönetim kurulu üyeliği görevini ifa etmiş. Siyasetçi kimliğinin yanında eğitimci-yazar kimlikleriyle de öne çıkan Metin Külünk’ü daha yakından tanımak için kendisine sorularımızı yönelttik.

“Siyasetteki tek amacım milletimize hizmet edebilmektir. Milletin gönlünde olmak, onu kazanmak ulaşılacak tek makamdır.”

Halkın sevgisini ve desteğini kazanmış bir isimsiniz. Siyasette de başarılı bir çizginiz var.  Peki siyasette gelmek istediğiniz yer neresidir?

Bu sorunuza tek ve kısa bir cevabım var. Siyasetteki tek amacım milletimize hizmet edebilmektir. Bu hizmeti nerede gerçekleştirebilirsem, orada görev yapmaya hazırım. Milletin gönlünde olmak, onu kazanmak ulaşılacak tek makamdır. Rabbim lütfetti ve şu an milletimizin en önemli temsil organı TBMM’de milletvekili olarak görev yapıyorum. Bunun geçici olduğunun farkındayım. Başka bir zaman gerekirse sivil bir vatandaş olarak da yine bu millet ve bu coğrafya için her türlü hizmete hazırım. Biz, kendine “Hadimul Haremeyn” diyen bir ecdadın torunlarıyız, ona göre de duruşumuzu belirlemeliyiz.

Daha öncesinde İstanbul’la ilgili bir takım projeleriniz olduğunu biliyoruz. İstanbul’la ilgili neler yaptınız ve şuan İstanbul’la ilgili bir projeniz var mı?

İstanbul bu coğrafyanın, bu ülkenin ve dolayısıyla benim de gözbebeğim. Ona karşı sevdam başka. Çünkü İstanbul’da küllerinden doğacak yeni bir medeniyeti görüyorum. Kapı kapı, sokak sokak, cadde cadde bunu hissediyorum ve yaşıyorum. O nedenle ki, İstanbul’la ilgili her anlamda projeler geliştirmek ve çevremdeki kardeşlerimi, arkadaşlarımı projeler geliştirmeleri hususunda teşvik ediyorum. Bu anlamda İstanbul için geliştirdiğim en önemli projemin, bu coğrafyayı dert edinen insanları buluşturduğuna inandığım Küreselden Yerele Düşünce Grubu’dur. Burada yaklaşık 8 senedir yaptığımız çalışmaların, İstanbul için dertlenen insanlar kümesi oluşturduğuna inanıyorum ve bu beni mutlu ediyor.

Küreselden Yerele Düşünce Grubu’ndan bahseder misiniz?

Küreselden Yerele Düşünce Grubu, 2004 yılında bir grup arkadaşımızla beraber kurduk. Bunda temel amacımız yerli, bu topraklara ait, Batı’daki örnekleriyle yarışacak bir think-tank, bir sosyal platform oluşturmaktı. Bunu da yavaş yavaş ete ve kemiğe büründürüyoruz. Batı’daki 100 yıllık kurumların, Batı’nın dev sermayesinin fikir havuzunu oluşturan kurumlarıyla mücadele etmek, onların küresel zeminde tek bilgi kaynağı olma durumuna alternatif olmak için çabalıyoruz. Bu toprakların da dünyaya söyleyecek bir sözü olduğunu belirtmek Küreselden Yerele Grubunun temel amacı ve misyonudur. Bu amaçla 8 yıldır durmaksızın çalışan bir gönüllüler koalisyonudur Küreselden Yerele Türkiye Grubu.

Sosyal sorumluluk projeleriyle ülkemizde yeterli ve doğru bir şekilde yapılıyor mu?

Sosyal sorumluluk bu toprakların özünde olan bir husustur. Bunun en veciz ifadesi de komşusu açken tok yatan bizden değildir hadisidir. O sebeple ki bu topraklar aynı zamanda bir vakıf medeniyetidir. Geçmişe baktığınız zaman aklınıza gelecek her türlü konuyla ilgili vakıfların kurulduğunu göreceksiniz. Bu sebeple sosyal sorumluluk bize yabancı bir husus değildir. Ne var ki son 300 yıllık yenilgimiz bize bu değerlerimizi unutturmuş durumda. Tek ihtiyacımız tekrar bunları hatırlamaktır. AK Parti mensubu bir milletvekili olarak ifade etmeliyim ki bu konuda çok değerli bir teşkilata sahibiz. Teşkilattaki kardeşlerimiz aynı zamanda bir sosyal sorumluluk görevi de yerine getiriyorlar. İstanbul’u ve Türkiye’yi kapı kapı sokak sokak dolaşarak, nerede bir ihtiyaç sahibi var, nerede sosyal bir eksiklik var tespit ediyorlar ve bunlar partimizin ilgili organlarında ulaşarak, çözüm tedbirleri bulunmasına sebep oluyor hatta kimi zaman hükümetimizin çıkardığı kanunlara dahi konu olabiliyorlar. Bende bu milyonlarca üyeden oluşan sosyal sorumluluk ordusunun üyesi olmaktan son derece memnunum.

Tekerlekli sandalye kapsamında mavi kapaklar toplandı. Halkımız da son derece duyarlı bu konuda. Peki geri dönüşümle ilgili başka neler yapılabilir?

Son dönemde belediyelerimiz atıkların geri dönüşümle kazandırılması anlamında önemli projelere imza atıyor. Son araştırmalar gösteriyor ki dünyada hızlı nüfus artışı ve artan tüketim devam ettikçe, ikinci bir dünyaya daha ihtiyacımız olacak. O nedenle öncelikle halkımızın geri dönüşüm ve kaynakların israfı konusunda duyarlı olması gerekiyor. Atık kağıt, plastik vs. belediyelerimizin oluşturdukları atık konteynerlerin de toplaması elzem. Toplum olarak bu hususta hassasiyet kazanmalıyız. Çünkü başka bir dünya yok. Bu anlamda öncelikle evlerimizden başlamak üzere, atıklarımızı ayrıştırmak durumundayız. Fert fert, aile aile bu bilinci kazanırsak, dünyamızı da kazanmış oluruz.

Sağlık sektöründe, eğitim sektöründe birçok yenilik yapıldı… Siz bu yenilikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

AK Parti iktidarları ile Türkiye kendi rönesansını tepeden tırnağa yaşıyor. Topyekün bir toplumsal yenilenmeden geçiyoruz. Üzerimizdeki ölü toprağını atıyor, kendi değerimizi görüyor, özgüvenimizi kazanıyoruz. Açıktır ki Türkiye AK Parti ile bir zihniyet devriminden geçiyor. Korkularıyla yaşayan bir toplum olmaktan çıkarak, tarihi, kültürel ve sosyal köklerinden beslenen, binlerce yıllık bir medeniyetin asli sahipleri olarak konuşmaya başladık. İşte, sağlıktan eğitime, ekonomiden kültüre birçok alanda yapılan yenilikler bu bilincin kazanılması için atılmış adımlardır. Bu bilincin kazanılması, milletimize kaybettiği güvenin aşılanması, 21. Yüzyılda, “Lider Ülke Türkiye” hedefinin vücuda bürünmesinin başlangıcını oluşturacaktır. Başbakanımızın son kongremizde çizmiş olduğu 2071 vizyonu işte böylesi bir güvenin eseridir.

7 adet kitap sahibi olduğunuzu biliyoruz. Bu kitapların yazım süreçleri nasıl gelişti? Yazarlık yönünüzden bahseder misiniz?

İnsan yeryüzüne indiği ilk günden beri yazıyor. Mağara duvarlarına, papirüslere, kağıtlara, kitaba, internette bloglara, facebook’a ve twitter’a… Yazmak bir ihtiyaç ve bir kültür. Çünkü yazınca size ait olanları diğerleri ile paylaşıyorsunuz. Bu aslında büyük bir cömertlik, cesaret ve samimiyettir. Çünkü hem yılların birikimi bilgi dağarcığınızı insanlarla paylaşıyor hem de bilgilerinizin diğer insanlar tarafından sınanmasını sağlıyorsunuz. Benim de yazma sürecim tamamen verdiğim konferansları, dersleri, tecrübelerimi, dünya tasavvurumu ve gelecek vizyonumu insanlara açarak onların düşünce ufuklarıyla buluşturmak ve pozitif çıktılar elde etmek üzerine kurulu. Ne mutluluktur ki benim için tek bir insan dahi benim kitaplarımdan okuduklarımla dünyaya dair yeni bir fikir geliştirsin ya da eylem kazansın. İşte tam bu nedenden dolayı keşke bu ülkenin birikimi olan insanlar kaleme sarılsa ve bildiklerini bizimle paylaşsa…

Şairlik yönünüzden bahseder misiniz? Bizimle bir şiir paylaşabilir misiniz?

Şiir duygu dünyasının ve kelamın özünü ve zirvesini oluşturduğu için bu toprakların baş tacıdır. Bu toprakların ruh ve gönül dünyasına bakmak için şiir okumak gereklidir. Bende hasbelkader gönlüme düşenleri şiir olarak kaleme alıyorum. Bu konuda iddialı olduğumu söyleyemem sonuçta ülkemizde pek çok şiir üstadı var. Ama bizde büyük Üstad’ın rahle-i tedrisatından geçtik, onun şiir denizinden bizde birkaç damla faydalandık ki şiir yazabiliyoruz. Sizinle sevdalısı olduğum İstanbul için yazdığım bir şiiri paylaşayım:

İSTANBUL
I.
Cuma akşamlarının deli anlarıdır, karanlığın çöküşü,
Namludan çıkan kurşun gibidir gecesi,
Zamana / aksatmaksızın anlam yüklendiği,
Bir gecenin uyardığı sabahtır.
Cumartesi.
Güneş berraklığına uyanmış kentte,
Kediler gözlerini ovuşturur rızkına koşar
Köpekler gecenin yorgunudur
Uyuyan yüreklerin bekçiliğinden arta kalan
Çamlıca’dan durur gözlerimize yüreklerimize nurun güneşi
Bir başka baktım bu sabah, doğuya doğru.
Ruhumun  yüklendiği bedenimin,
Eridiğini gördüm.
Sevgi ateşinde.
Çamlıca da.
Güneşe ayakta duran gözlerim,
Nurunu arıyordu,
Her zerre eridiğinde,
Nura yürüyüşüm coşuyordu.
Ne güzel İstanbul geceleri,
Kaldırımlarında soluklar yükselir.
Asfaltın üzerinde lambaların yansımaları ile.
Hicranımı gördüm Sarayburnu’nda,
Topkapı Sarayı eğildi kulağıma,
Fatih’i tanıyor musun? Dedi.
Vuslatımı yaşadım, ücralardaki ruhumun dönüşüşü ile
Bulutlara vararak.
Ruhumu sımsıcak saran İstanbul
Ne güzeldir seni yaşamak
Sabahın nurun yükselişi başka bir güzel
Gecelerin merhamet örtüsü bambaşka bir güzel
Gecelerinde bırakmazsın  iki elin kıpkızıl kanda olsa
Sana yar olanları
İstanbul / İstanbul.
Uykularım sana hasretin prangası, İstanbul.
Hüzünlerin güvercin gibi ürkek,
Sevgilerin, anne göğsü gibi abide.
Ne güzeldir seni yaşamak!

Rize’yle ilgili neler yapmayı planlıyorsunuz?

Rize, coğrafi konumu, tabii güzellikleri, sosyal ve kültürel değerleri ile Türkiye’nin önemli turizm ve kültür merkezlerinden olabilecek güzide bir şehrimiz, memleketim. Bu anlamda Rize’nin hak ettiği değere ulaşabilmesi için hem Rize Milletvekili kardeşlerime, hem Rize Belediye Başkanımıza hem de Rize ile ilgili tüm vakıf ve derneklere her türlü desteği veriyorum, vermeye de hazırım. Rize mutlaka bir turizm şehri olmalıdır. Bu potansiyeli de gerçeğe dönüştüreceğinden şüphem yoktur.

Son olarak Rizelilere söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Rizeli hemşehrilerime sizin vasıtanızla selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Pırlanta gibi bir şehre sahibiz. Onu koruyalım geliştirelim.

Videolar
İletişim Bilgileri
AdresÇakmak Mh. Baraj Sk. No:2 Kat:3 Çakmak-Ümraniye-İstanbul
EtiketlerKasım 2012, Milletvekili, Rizeliler Dergisi, Röportaj
Sosyal Medya Bağlantıları