Rizeliler Dergisi | Rizeliler.com

Ahmet Misbah DEMİRCAN
BEYOĞLU’NUN AYDINLIK YÜZÜ
Röportaj

BEYOĞLU’NUN AYDINLIK YÜZÜ

Röportaj : Rizeliler Dergisi (Mart 2013)

9 yıldır Beyoğlu Belediye Başkanlığı görevini başarıyla sürdüren Ahmet Misbah Demircan ile keyifle okuyacağınızı düşündüğümüzü bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine, gerçekleştirdiği projelerden bir günün nasıl geçtiğine kadar çeşitli sorular sorup samimi cevaplar aldık.

Sayın başkanım sizi biraz tanıyabilir miyiz?                             

1967 Kasımpaşa doğumluyum. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum. (1992) Yüksek lisansımı aynı üniversitenin Siyasi Tarih ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladım. Arapça ve İngilizce biliyorum. Eşim Ferda hanımla 1996 yılında evlendim. Zeynep, Rana ve Neva isimli birbirinden tatlı üç kız evlada sahibim. Profesyonel iş yaşamına turizm sektöründe başladım. Gençlik yıllarından itibaren sivil toplum kuruluşlarında aktif olarak yer aldım. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nde (TÜRSAB) görevler üstlendim. Çok sevdiğim ilçem Beyoğlu’nda toplam 9 yıldır (iki dönem) belediye başkanlığı görevini yürütüyorum.

Siyasete ne zaman ve nasıl başladınız?

Aktif politikaya, 2001 yılında AK Parti’nin kuruluşuyla adım attım. Sarıyer İlçe Başkan Yardımcısı olarak başladığım siyasi yaşamımı İl Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Merkez Turizm Komisyonu Başkan Yardımcısı olarak sürdürdüm. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde İstanbul 2. bölgeden 16. sıra milletvekili adayı gösterildim. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde Beyoğlu Belediye Başkanlığı’na aday gösterildim ve seçimleri kazanarak bu onurlu göreve başladım. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde yeniden aday gösterildim ve en yakın rakibimden %12 daha fazla oy alarak ikinci dönem Beyoğlu Belediye Başkanlığına seçilen ilk belediye başkanı oldum.

Belediyecilik anlamında hem çok başarılı hem de çok donanımlısınız. Belediye başkanlığından sonraki hedefiniz nedir?

İnsanlara hizmet edebilmek gerçekten çok güzel bir duygu. Belediye Başkanlığı da bu hizmetin en güzel yollarından bir tanesi. Doğduğum ilçede bana bu güzel, bu onurlu görevi nasip ettiği için Rabbime ne kadar hamd etsem azdır. Yine ilçemizden yetişen değerli Başbakanımıza da bu şerefli görev için beni uygun gördüğü için şükranlarımı arz ediyorum.

Biz görev adamıyız. Partimiz hangi göreve layık görürse en iyi şekilde yürütmeye çalışırız.  Ancak yeniden imkan verilirse çok sevdiğim Beyoğlu’nda önemli bazı projelerimi tamamlamak hedefimdir.

“Beyoğlu Belediye Başkanı” olmanın avantajları/dezavantajları nelerdir?

Önemli olan her işi severek yapmak… Ben belediye başkanlığını yani halka hizmet etmeyi çok seviyorum. İnanın, işime her gün aşkla, şevkle, zevkle geliyorum. Üstelik işimi yaparken keyif alıyor, eğleniyorum. Bana bazen “hobileriniz neler?” diye soruyorlar. Onlara benim hobim de, eğlencem de, işim de bu diyorum. Tabii bu işin en güzel tarafı, insanların yaşam kalitesini yükseltecek hizmetler yapıp teşekkürlerini, dualarını alabilmek… Doğrusu dezavantajlarını hiç düşünmedim. Tabi zaman zaman uykumuzu kaçıran problemler oluyor ama görevimi sevmeme engel olacak, beni başkanlıktan soğutacak bir durum göremiyorum. Çünkü gücümü bana bu mührü veren Beyoğlu sakinlerinden ve ülkemizi dünyada önemli bir konuma yükselten Başbakanımız, hükümetimiz ve partimizden alıyorum.

Kasımpaşa’da doğmuş ve hala orada ikamet etmektesiniz. Bu yüzden bölgenin sorunlarını daha iyi biliyorsunuzdur. Bu size bir avantaj sağlıyor mu?

Kasımpaşalı olmak, Beyoğlu’nda doğup büyümek tabii ki benim için büyük bir avantaj. Bölgeyi mahalle mahalle, sokak sokak tanımak, sıkıntılarını bilmek işimi kolaylaştırıyor. Üstelik insanın doğup büyüdüğü yerde seçilerek hizmet vermesi kadar güzel bir şey yok.

Beyoğlu’nun demografik yapısını öğrenebilir miyiz?

Bir mozaik olan Beyoğlu, tarih boyunca her yöreye, her ırka, her dine, her dile kapısını açmış, hepsiyle barış ve uyum içinde yaşamış ve bu farklılıklardan büyük değerler üretmiş bir yer. Çok sesliliğin simgesi Beyoğlu’nda herkese, her yöreye, her memlekete yer var. Biliyorsunuz “memleket” belki de Türkçe’nin en zengin kelimesidir. Hem ülke, hem şehir, hem kasaba demektir. Kiminin gurbetinde, kiminin yaşadığı yerdedir. Ama memleket asla ”sadece toprak” demek değildir. Bu anlamda İstanbul, özellikle Beyoğlu: binlerce memleketin ev sahibidir. Türkiye’nin aydınlık geleceğinin, Türkiye’nin milli birliğinin, demokratik ilerleyişinin yol göstericisidir. Memleketimin her köşesinden insan Beyoğlu’nda buluşmuş ve artık Beyoğlu potasında kaynaşmıştır.

Beyoğlu gibi bir bölgeyi yönetmek, koordinasyonunu sağlamak, ihtiyaçlarını tespit etmek zor olmalı. Bunun için nasıl bir çalışma yapıyorsunuz?

“Yari güzel olanın gözüne uyku girmez”miş. Biz de Beyoğlu gibi İstanbul’un ve Türkiye’nin gözdesi bir şehre, her çağın güzeline hizmet verdiğimizden sıkıntılarına da, nazına da katlanmak zorundayız. Bu güzele layık olmak için oldukça stratejik, oldukça planlı bir çalışma yürütüyor, ekibim ve personelimle birlikte bunu hayata geçiriyoruz. Beyoğlu’nda hiçbir şeyi tesadüfe bırakmıyor, ilçemiz için en uygun alan olan kültür ve turizm endüstrisini göz önüne alarak icraatlarımızı gerçekleştiriyoruz. Hedefimiz “güzel Beyoğlu”nu daha da güzelleştirmek, daha da ileriye götürmek…

“Tarlabaşı Değişiyor” projenizle Tarlabaşı’na yeni bir çehre kazandırılıyor. Bu projeyle ilgili neler yapılıyor ve ne zaman bitmesi planlanıyor?

Tarlabaşı malum İstiklal Caddesi’nin hemen bitişiğinde olmasına rağmen özellikle bulvarın açılmasından sonra caddeden koparak hızla gözden düşmüş, parıltısını kaybetmiş ve çöküntü alanı haline gelmişti. Buradaki projemiz insanımıza, tarihe ve çevreye olan saygımızdan kaynaklanıyor. Tarlabaşı, kentsel dönüşüm projesinden çok belediyemiz rehberliğinde, vatandaş ve özel sektör tarafından gerçekleştirilen bir yenileme projesi. Bu boyutuyla ülkemizdeki en önemli örnektir. Projeye başlamadan önce dünyadaki örnekleri inceledik. Çalışma yaptığımız bölgede 278 binanın 210’u tescilli. O yüzden tarihi dokuyu bozmadan Koruma Kurulu ilkeleri çerçevesinde ilerliyoruz. Bölgedeki tüm binalar için farklı uygulama yapıldı. 9 adadan oluşan projede yaşamın 2015’te başlaması hedeflendi. Tamamlandığında Tarlabaşı Bulvarı’na asıl fonksiyonunu kazandıracağız. Halen binaların hepsinde restorasyon veya yıkım işlemlerine başlandı. Anıtlar Kurulu kararına göre, binalardan kimisi tamamen yıkılıp yeniden yapılıyor, kimisinin cephesi korunuyor ama içleri yıkılıyor. Çok az da olsa aynen korunarak restore edilenler de var. Bölgede yaşayan 500’ün üzerindeki mülk sahiplerinin 3’te ikisiyle kat karşılığı anlaşmaya vardık. Kimseyi yerinden yurdundan etmedik. Eski binada 100 metrekare yeri varsa, onun yerine 50 metrekare otoparkı olan bir yer aldı. Daha büyük bir yer isteyenler ise üzerine ilavesini vererek aldı.  Ama biz genelde metrekaresi az olduğu için bir daireye sahip olamayanların 8, 10 metrekarelik yerini ‘İş Geliştirme Payı’ adı altında bir fon oluşturarak tamamladık. Kiracı durumunda olan, orada yaşayan insanları da mağdur etmedik. TOKİ‘den çekilişsiz, kurasız 150 daire verdik. Küçük bir peşinatla kira öder gibi taksitlerini ödüyorlar. Hepsi ev sahibi oldu.

Daire ya da dükkân sahiplerine kira ve taşınma yardımları da yaptık. İhalenin sahibi olan yatırımcı firma her ay yaklaşık 100 bin lira kira ödüyor. Her yılda ÜFETÜFE’ye göre kira artışı yapılıyor. Kısacası Tarlabaşı mağduru olmayan bir yenileme projesi.

Eğitime son derece önem veren bir isimsiniz. Eğitimle ilgili projelerinizi öğrenebilir miyiz?

Turizmci iken en etkili hizmetin geleceğin büyüklerine yani çocuklara yapılan olduğunu zira onların mutluluğunun silsile halinde anne-babaları, dede ve nineleri de mutlu ettiğini gördüm. Bu yüzden de ilk olarak çocuk ve gençler için Kefken Çevre ve Yaz Kampı’nı kurdum. İzmit’in Kandıra ilçesindeki bu kampımızı ilk açtığımda bana gülenlere ‘yolların vakti geçmez ama çocukların eğitim çağları geçer’ demiştim. Nitekim önceliğimiz her zaman yavrularımız ve onların iyi eğitim almaları ve donanımlı bireyler olarak hayata atılmaları. Onlara yaptığımız yatırımlar aslında geleceğimize yapılan yatırımlardır. Çocuklarımız ve gençlerimizin iyi yetişmeleri için aralarında Gençlik Merkezimiz ve Semt Konaklarımız da olan toplam 20 binamızda hizmet veriyoruz. Biliyorsunuz şimdi bilişim çağındayız. Öğrenciler kitapla eğitim yerine bilgisayarla eğitimi daha çok seviyorlar ve bu yöntemi daha iyi anlıyorlar. Bu yüzden ilçemizdeki tüm okulları akıllı tahtalarla donatıyoruz. Nitekim okullarımıza ve eğitime verdiğimiz desteğin de etkisiyle Beyoğlu’nda okullarımızın toplam eğitim kalitesi yükseldi.

Halkla sık sık bir araya gelir misiniz? Bir gününüz nasıl geçiyor?

Biz zaten sürekli halkla iç içe olan Başbakanımızın ekolünden geliyoruz. Sabah erken saatlerden akşama kadar programlarımızın çoğunluğunu hemşehrilerimizle temaslarımız oluşturuyor. Sık sık mahalleleri ve esnafı ziyaret ediyoruz. Haftada iki-üç kez okul ve vatandaş buluşmalarını gerçekleştiriyoruz. Bunun haricinde açılışlarda, sergilerde, konserlerde hep halkımızla iç içeyiz. Zaten bazıları da özel kalemimizden randevu alarak ziyaretimize geliyor.

Rize’ye gidebiliyor musunuz? Ne sıklıkta gidiyorsunuz?

Biliyorsunuz ben de sayın Başbakanımız gibi Kasımpaşa doğumluyum ama aslen Rize’liyim. Sütlüce köyündenim. Belediye Başkanı olmadan önce Rize’ye birkaç kere gelmiştim. Şimdi daha sık Rize’ye ve köyüme gitmeye çalışıyorum. Köyümüzde bol miktarda bulunan “mavi yemiş” meyvesinden gerekli verimi alabilmek için “Mavi Yemiş Uygulama ve Araştırma Merkezi”ni kurup faaliyete geçirdik. Ayrıca şehrimizden ve Beyoğlu’ndaki hemşehrilerimizden bir talep gelirse imkanlarımız doğrultusunda yardımcı olmaya çalışıyorum.

Rizespor’u takip ediyor musunuz? Son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hem memleketimin takımı Rizespor’u, hem de semtimin takımı Kasımpaşa’yı tutuyor ve yakından takip ediyorum. Yönetiminde olduğum Kasımpaşa’nın evinde oynadığı maçları kaçırmamaya çalışıyorum. Rizespor’u da televizyonlardan takip etmeye çalışıyorum. Takım maşallah iyi gidiyor. İnşallah yeni hocamız Mustafa Denizli’nin katkılarıyla yeniden Süper Lig’e çıkarız ve hak ettiğimiz bu ligde artık kalıcı oluruz.

Son olarak Rize’ye ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Her coğrafyanın kendine ait yetiştirdiği bitkiler olduğu gibi aynı şekilde yetiştirdiği kendine benzeyen bir insan modeli de var. İnsan da bir yere, bir toprağa, bir aileye ve bir çevreye ait… Rizeli olmak her hemşehrim gibi bana gurur da veriyor. Çünkü biz o mis kokulu çayların, şifa dolu anzer balının, uçsuz bucaksız fındık bahçelerinin, sesiyle yüreğimizi titreten kemençenin sevdalısıyız. Enerjimizi aldığımız bu güzellikler bize ancak çalışmayı ilham ediyor. Bu enerjiyle çalışıyor; memlekete eser, hizmet kazandırmanın peşinde koşuyoruz. Nitekim, insanlarımızın memleketimizin Türkiye’nin dört bir yanına nasıl enerji kattığını, nasıl ışık saçtığını, nasıl dinamizm aşıladığını herkes çok iyi görüyor ve takdir ediyor. Beyoğlu’nda da küçük bir Rize de var! Rize’nin renkleri Beyoğlu’nda parlıyor, Rize’nin türküleri Beyoğlu’nda çınlıyor. Memleketinden İstanbul’a gelmiş, buraya göç etmiş Rizeliler Beyoğlu’nda uyum içinde yaşıyorlar. Bu sorunuz vesileyle kalbi ayrım yapmaksızın tüm Türkiye için çarpan hemşerilerimi, muhabbetle selamlıyor, derginiz aracılığıyla tüm hemşehrilerime selam ve sevgilerimi sunuyorum.

Videolar